Menu
ANKARANIN GERÇEK SAHİPLERİ
ANKARANIN BEBESİ GÜÇLÜ OLUR
Sizlere final olarak ilk önce tribün içinden bir kaç kesit ardından kısa bir Ankaragücü tarihi, sonrasında güncel durumumuzu ve en son da beğendiniz mi sorusunu sormayı planlıyorum. Şimdiden keyifli okumalar... Gole nasıl sevinilir?Hepinizin bildiği üzere tuttuğunuz takım gol atınca televizyondan da izleseniz aşırı bir tepki verebilirsiniz. Fakat stat içinde olduğunuz da bu tepki çok aşırıya kaçabiliyor. Hatta birazdan izleyeceğiniz videoda olduğu gibi siz video çekerken gol olursa telefonunuzu düşürüp kendisine zara bile verebilirsiniz. Bu videonun hikayesi biraz farklı. Ankaragücü çok tehlikeli bir yerden serbest vuruş kazanmış ve tüm tribün kendini hazır gole sevinmek için beklemektedir. Pozisyon uzak kalede olduğu için çok net gözükmez. Topa vurulduğu an top direkten dönünce bütün tribün gol sanıp ve kısa süreli bir sevinç yaşar. İşte o kısa süreli sevinç... Muhteşem Gecekondu Taraftarı...Sizlere daha önce Gecekondu'nun büyüklüğünden bahsetmiştim. Fakat sizlere hiç canlı olarak gösterememiştim. İşte bu kısa videoyla sizleri Gecekondu Tribünleriyle tanıştıracağım. Umarım birbirinizi seversiniz ve sizler de maçlara gelmeye başlarsınız. Zaten eminim bir kere gelseniz bir daha bırakamazsınız. Bağımlılık yapar vücudunuzda. İşte Gecekondu Tribünleri... Ankaragücü TarihiSizlere blogum boyunca duygusal bir şekilde Ankaragücü'nü anlatmaya çalıştım. Fakat biraz da gerçeklerden bahsetmek istiyorum. Ankaragücü 1910 yılında kurulmuştur. Yani 100 yılı aşkın bir tarihi var. Cumhuriyetten daha yaşlı olan Ankaragücü tarihi boyunca sayısız başarılara imza atmış olsa da hiç bir zaman Türkiye' de lig şampiyonluğu görmemiştir. Spor otoriteleri Türkiye Lig'inin resmi başlama tarihini 1957 olarak alır. Bu tarihten önce Türkiye'de yerel ligler olsa da ulusal bir lig bulunmamaktadır. Ankaragücü bu yerel ligler de şampiyonluklar yaşamıştır. Ankaragücü tam olarak 31 Ağustos 1910 yılında İstanbul'da kurulmuştur. Bir Ankara takımının İstanbul'da kurulması aslında epey ilginçtir. Fakat bu olayında bir tarihi vardır elbette. Aslında Ankaragücü iki takımın birleşmesi ile oluşan bir takımdır. Bu takımlar Turan Sanatkargücü ve Altınörs İdmanyurdu'dur. Bu iki takımın da kurucusu İmalat-ı Harbiye Mektebinin son sınıf öğrencileridir. Her ikisi de kulübü 31 Ağustos 1910 yılında kurduğu için kuruluş tarihini bu gün olarak almak daha mantıklı olmuştur. Birinci Dünya Savaş'ı sonrası İstanbul işgal altında olduğu için bu iki kulüp faaliyetlerini Anadolu'da devam ettirme kararı alırlar. Bu karar sonrası kulüpleri birleştirerek Ankara yolunu tutarlar. Ankaragücü o yıllarda Kurtuluş savaşında bir çok futbolcusunu şehit verdiği için armasını yan yatmış mermi olarak tasarlar. Bu logo tasarımı ile eski futbolcularına verdikleri önemi gösterirler. Daha önce belirttiğim gibi Ankaragücü sayısız başarıya sahip bir takımdır. En büyük başarısı ise alt liglerde iken Türkiye kupasını kazanması olmuştur. Tahmin ettiğiniz üzere Türkiye Kupasın'da Türkiye'de ki her takım vardır. Bu takımlara 4 büyükler olarak adlandırdığımız Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor dahildir. İşte Ankaragücü bu denli büyük takımların katılmış olduğu turnuvadan şampiyon olarak ayrılmıştır. Hem de kendisi alt liglerde iken. Bu olayın üzerine dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren bu konuyla ilgili bir yasa çıkartıp Ankaragücü'nü 1. Lige çıkartmıştır. Yasaya göre eğer alt liglerden bir takım Türkiye kupasını kazanırsa direk olarak 1. Lige çıkacaktır. Aradan 36 yıl geçmesine rağmen bu yasadan Ankaragücü'nden başka faydalanabilen bir takım çıkmamıştır. Çünkü bu denli zor bir olayı başka hiç bir takım yaşamamıştır. Bu olay o kadar zordur ki bu konu hakkında belgeseller çekilmiştir. Aşağıda vereceğim Youtube linkinden bu olayla ilgili yapılmış Oradaydım yapımıyla yapılmış "Ankaragücü-1981 Efsanesi" belgeselini izleyebilirsiniz. Daha yakın tarihlere gelecek olursak, son 10 yıl Ankaragücü için pekte iyi şeyler söylenemez. Daha önce anlattığım politik olaylar bu sıkıntılar da çok etkili oldu. Yaptığım röportajda da taraftarlar bu olaylara tepkisini açık bir şekilde belirtiyor zaten. Bu kısa dönemde Ankaragücü 3 tane başkan değiştirdi. Bu sayı bir kulüp için çok fazla. Tabi bu süre içinde kulüp bir ara başıboş bile kaldı. İşte bu süreç sonun başlangıcı oldu. Bu dönemde çok fazla borçlanıldı. Fakat bu üç başkan içerisinde en çok çalışan Cengiz Topel Yıldırım oldu. Bu demek değildir ki Cengiz Topel başarılı bir yönetimdi, fakat en azından oyunculara ve teknik heyete olan borçları sıfırlamaya çalıştı. Hatta bunu başardı da. Aşağıda verecek olduğum grafik Cengiz Topel yönetiminin yapmış olduğu icraatları çok güzel bir şekilde özetliyor. Yukarıda gördüğümüz üzere C. Topel Yıldırım en azından getirilmiş olan transfer yasağına sebep olan borçlardan kulübü kurtarmıştır. Fakat kendisi de diğer borçlara daha fazla dayanamamıştır. En sonunda 18 Ağustos 2011 tarihinde yapılan kongrede aday olmayarak başkanlığı bırakmıştır. Kendisinden sonra sırasıyla Sami Altınyuva ve Atilla Süslü başkanlık koltuğuna oturmuştur. Fakat başkanlıkları uzun sürmemiştir. En son ise kulübün zor zamanlarında Mehmet Yiğiner başkanlığa tek başına aday olduğu kongreden galip gelip Ankaragücü'nün son başkanı olmuştur. Ne durumdayız?Ankaragücü 2017 yılı itibariyle Spor Toto 2. Lig'de mücadelesini sürdürmektedir. Yani eğer bu sene şampiyon olursa PTT 1. Lige ardından orada da şampiyon olursa Süper Lige çıkmış olacak. Bu da demek oluyor ki eğer Ankaragücü 2 sene üst üste şampiyonluk sevinci yaşar ise tekrardan Süper Lige adını yazdıracak. Çok zor görünse de bu başarıyı daha önceden yaşayan takımlar oldu. Fakat hiç biri Ankaragücü gibi ekonomik sıkıntılar ile boğuşmadı. Eğer son durumumuza bakacak olursak liderin 2 puan gerisinde ikinci durumdayız. Bu da demek oluyor ki hala şampiyonluk şansımız mevcut. Aşağıda güncel puan durumunu görebilirsiniz. Bu puan durumu http://www.tff.org sitesinden alınmıştır. Siz de ne zaman isterseniz bu siteye girip puan durumuna ve fikstüre göz atabilirsiniz. Eğer bir spor yazarı olarak düşünecek olursak Ankaragücü'nün öncelikli olarak sağlam bir defans hattına ve kaleciye ihtiyacı var. Çünkü puan durumunda görebildiğimiz üzere 18 haftada 19 gol yemişiz. Bu sayı gösterir ki maç başına 1'den fazla gol yemişiz. Bu rakam şampiyonluğa oynayan bir takım için çok fazla. Örnek olarak verecek olursak Gümüşhanespor 18 maçta 10 gol yemiş. Bu da defans hatlarının ne kadar iyi olduğunu gösteriyor. Fakat 18 maçta attığımız 34 gol ise hücum futbolunu başarabildiğimizi gösteriyor. Maç başına 1,8 gol ortalama ile oynuyoruz. Maç başına 1,1 gol yediğimizi düşünürsek tabi ki karlı bir durumdayız. Fakat riskli bir ortam söz konusu. Eğer maç başına attığımız golü 2'nin üstüne çekip yediğimiz gol ortalamasını 0,8 civarına çekebilirsek daha da rahatlayacağız. Bunu nasıl başarabiliriz? Öncelikle dediğim gibi defansa takviye şart. Hatta ligi tanıyan ve takıma çabuk entegre olabilecek bir kaleci de iyi olur. Oynadığımız 4-3-3 sistemini de değiştirip ayakları yere daha sağlam basan 4-2-3-1 sistemine de dönecek olursak dediğim şeyleri başarabiliriz. Çünkü 4-2-3-1 sistemi mevcut kadromuz için daha uygun bir yapıya sahip. Takımın yenilenmeye ihtiyacı var çünkü son iki haftada dört puan bıraktık. Eğer bu basit hataları yapmasaydık belki de şu an Gümüşhane'nin 2 puan önünde lider olacaktık. Hazır transfer döneminde iken umarım yönetim bu durumun farkına varır ve bu duruma el koyar. Bu takım daha çok yeni kurulmuş bir takım. Sene başında giden oyuncular ve yeni gelen oyuncular çok fazla. Takımın oturması zaman alıyor. Bu durumun üstesinden gelmesi için takımı iyi bilen bir oyuncu kitlesi ile çalışmak şart. O yüzden transfer yaparken bu hususa çok dikkat etmek gerekiyor. Ne demek istediğimi aşağıda ki tablo açıklıyor. Bu takım adeta sene başında yeniden kuruldu. Bunun sebebi ise geçen sezon gelen başarısız sonuçlar yüzünden, yönetim takımı tamamen dağıtıp yepyeni bir takım oluşturmayı planladı. Şu an itibariyle bu strateji başarılı olmuş gibi duruyor. Fakat yukarıda da belirttiğim üzere yönetim devre arası transfer yaparken bu takımı yeni kurduklarını unutmadan, takımın yakalamış olduğu kimyayı bozmadan transfer yapması lazım. Yoksa 2 sezondur yaşadığımız hüsranı tekrardan yaşamış oluruz. Ne mi Yaptık?Evet sevgili arkadaşlar, yavaş yavaş sizlere veda etme vaktimiz yaklaşıyor. Sizlere son olarak bu sene ne yaptığımızı kısaca tekrardan anlatmak istiyorum. İlk başlarda hatırlayacağınız üzere neden Ankaragücü demiştik. Neydi Ankaragücü? Sevdaydı, emekti, aşktı, her şeydi bizim için. Ama neden bu haldeydik peki? Ekonomimiz kötüydü, paramız yoktu. Çünkü taraftarımız azdı ve politik oyunlar peşimizi bir türlü bırakmıyordu. Fakat bizde Ankaragücünü bırakmıyorduk. Hatta hatırlarsanız sizleri bir maça götürmüştüm. Kastamonu maçıydı. Gerek fotoğraflar ile gerekse duygu ve düşüncelerimi anlatarak bir Ankaragücü maçı nasıl olur sizlere anlatmıştım. Ama o gün de belirtmiştim. Sadece buradan okuyarak tam olarak neler anlatmak istediğimi anlayamazsınız. En azından bir maça gitmeniz lazım. Ama her hangi bir takımın maçı olmamalı bu maç. Mesela Fenerbahçe, Galatasaray veya Beşiktaş maçına giderseniz o duyguyu yaşayamazsınız. Çünkü onlar zaten başarılı takımlar. Sizler başarı olmadan gelen bu bağlılığın başka hiç bir yerde emsali olmayan Ankaragücü tribünlerini içeriden görmeniz lazım. İşte o zaman demek istediğimi anlayacaksınız. Peki sonrasında ne yaptık? Eğer bir gün tribüne gelirseniz, tribünlere yabancılık çekmemeniz için sizlere grupları tanıttık. Tabi ki burada en önemlisi Gecekondu idi. Sizlere hem Gecekondu hakkında hem de Gecekondu tribün lideri Ali İmdat hakkında bilgiler verdim. Tabi ki diğer grupları da unutmayalım. Neydi onlar? Pegasus, Anti-X ve Texas. Fakat dediğim gibi Texas Ankaragücü tribün grubu değildi. Fakat Ankaragücü Bursaspor kardeşliği ancak burada anlatılabilirdim. Tüm bunların dışında sizler için 3 tane Ankaragüçlü ağabeyimle bir röportaj fırsatı yakaladım. Tekrardan onlara teşekkür ederim beni kırmadıkları için. Onlardan Ankaragüçlülerin neler hissettiklerini onların ağzından dinledik. Bence bu projenin en başarılı kısmı oldu çünkü kendinizi onların arasında hissedebileceğiniz bir sohbet ortamı oluşturmayı başardığımı düşünüyorum. Cidden çok hoş bir sohbet olmuştu. Keşke izin verselerdi de bir kaç fotoğraf alabilseydim röportaj ortamında. Ama olsun sizde o ortamı zihniniz de canlandırıp küçük hayaller kurabilirsiniz. Son olarak sizlere videolu bir şekilde Ankaragücü tribünlerini gösterdim. Belki de tribün ortamını bilmeyen arkadaşlarımız için en güzel postum oldu. Belki de o heyecanı görerek en azından bir maça geleceksiniz... Eğer beğendiyseniz...Eğer siz de blogumu beğenip bu sevdanın nasıl bir şey olduğunu merak ediyorsanız, ne bekliyorsunuz haydi stada! Fakat stada nasıl geleceğinizi merak ediyorsanız işte size kısa bir tarif. Ankaragücü eskiden de belirttiğim gibi maçlarını Ankara 19 Mayıs Stadyumun'da oynar. Ankara 19 Mayıs stadı ise Ankara'nın kalbi olan Ulus'tadır. Demek istediğim stada ulaşım çok kolaydır. Ankara'nın neredeyse çoğu semtinde bulunan metroyu kullanarak Ulus durağında inip yaklaşık 3 dakika yürüyerek stada ulaşabilirsiniz. Ya da Ulus dolmuşlarını kullanarak Demokrasi meydanın'da inerek tekrardan stada 3 dakika yürüyerek ulaşabilirsiniz. Tam gözünde canlandıramayanlar için tarif edecek olursak Ankara 19 Mayıs Stadyumu Gençlik Parkının hemen karşısında, eski gara yaklaşık 3 dakikalık mesafededir. Yeni yapılan Ankara Arena ile aralarında 1 dakikalı yürüme mesafesi vardır. Son olarak sizlere daha kolay olsun diye harita paylaşarak tam yerini göstermek istiyorum. Son olarak...Eğer siz de Ankaragücü maçlarına gelip Ankaragüçlü olmaya karar verirseniz yapmanız gereken son bir şey kalıyor. Her takım gibi Ankaragücü'nde Ankaragücü ürünleri satan bir mağazası var. Ankaragücü Store olarak geçen bu mağaza maalesef sadece Ankara'nın tek bir noktasından hizmet veriyor. Orası da Ankaragücü Tesislerinin bulunduğu yerde. Ulaşımı stat gibi kolaydır. Ankara'nın çoğu yerinden bir vasıta ile gidebilirsiniz. Burada Ankaragücü'nün orijinal formaları, atkıları, kaşkolları ve eşofman takımlarını bulabilirsiniz. Buradan alışveriş yaparak hem dolabınızı çeşitlendirip hem de Ankaragücü'ne finansal bir destekte bulunabilirsiniz. Lütfen siz de bu mağazaya uğrayıp alışveriş yapmayı unutmayın. Aşağıda hem bir resmini hem de haritasını bulabilirsiniz. Güzel bir dönemin sonuna geldik. Sizlere Ankaragücü'nü son derece güzel bir şekilde anlatabildiğimi düşünüyorum. Sürçü lisan ettiysek affola. Umarım final postumu da beğenirsiniz. Hepinize mutlu günler diler hepinizi en iyi dileklerimle uğurlarım...
0 Comments
Daha önce ki postlarımda da belirttiğim gibi sizlerle tribüne gönül vermiş bir kaç Ankaragüçlü ile röportaj imkanı buldum. Röportajdan daha ziyade sohbet ortamında geçen bu görüşmeyi sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Kendileri beni kırmadı ve benimle ikamet ettikleri Cebeci semtin de buluştular. Sohbeti ettiğim kişiler zaten beni az çok tanıyordu. Genel de maçlara beraber gittiğim arkadaşlarımın abileri olurlar. Bu yüzden beni kırmadılar. Fakat bir istekleri vardı. Fotoğraf çektirmek istemediler. Aslında tam anlayamadım sebebini fakat 35 40 yaşında ki adamlara da karşı gelemedim... İşte o röportaj...
O kadar anlattım. Birazda sizlere bu tecrübeyi yaşatmak istiyorum. Bu fotoğrafları çekerken tabi ki profesyonel bir kamera kullanamadım. Fakat telefonumdan çekmeme rağmen güzel kareler yakaladığımı düşünüyorum. Zaten stadyuma profesyonel bir kamera götürecek değildim. Bana göre bu fotoğrafları inceledikten sonra her hangi bir Ankaragücü maçı nasıl olur anlamış olursunuz. Tabi ki o güzel duyguyu anlamak için en azından bir maça gitmeniz lazım. Ne demek istediğimi maçlara katılım gösteren kişiler daha iyi anlayacaktır. Ama dediğim gibi ilk başlayanlar için güzel bir tecrübe olacaktır. Fotoğrafları da belirli bir sıra içinde paylaşıyorum ki o heyecanı içinizden hissedebileceksiniz. Fotoğraflara bakarken lütfen kendinizi başlarda Ulus meydanında ardından stat içinde ki heyecanla son olarak da büyük bir hüzün yaşayan ruh halinizle inceleyin. Şimdi sıra sizde... Final projemiz için seçilmiş olan VEKAM'a (Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi) gitmek gibi bir amacımız vardı fakat Ankaranın mükemmel(!) hava şartlarından dolayı bu geziyi gerçekleştiremedik. Fakat amacımız bu geziyi en yakın zamanda tamamlamak. Fakat üzülmeyin, sizlere final olarak daha ilginç bir poroje hazırlama aşamasındayız. Bizi takipte kalın...
Ankaragücü denince akla gelen bir kaç temel duygu vardır. Tutku, sevgi, özlem bunlardan birkaçı. İşte bu duyguları bütün benliğiyle yaşayan insanların bir araya gelerek oluşturduğu birkaç grup vardır. Bu gruplar tribünlerde yerlerini alarak deplasman tribünlerine cehennemi yaşatır. Bu gruplar sayesinde, Türkiye'nin neresine giderse gitsin sanki iç saha maçı yapan 3 büyük takıma Ankara'ya geldiklerinde deplasman hissiyatını yaşatırız. Şimdi size bu grupları biraz daha detaya inerek anlatmak istiyorum. 1)Pegasus; Pegasus bir zamanlar Ankaragücü tribünlerinde sol kapalı diye tabir ettiğimiz bölümde yer bulan taraftar grubuydu. Geçmiş zaman kullanmamdan da anlayacağınız üzere bu grup zaman içerisinde kendini fesih etti ve aramızdan ayrıldı. Fakat renkli kişilikleriyle hala akıllarda kalan hikayelere ev sahipliği yaparlar. Grubun ismini belirlemesi ise bir hayli ilginçtir. Zamanında grubu kurmaya karar veren bir takım genç rakı sofrasında grubun isminin ne olacağını tartışır ve içlerinden birisi kendinden çok emin bir şekilde isimlerinin Pegasus olması gerektiğini söyler. Açıklamasında ise Yunan mitolojisinde Pegasus'un boynuzlu at olarak geçtiğini ve bu mükemmel hayvanın Yunan mitolojisinde Ankara'nın koruyucu meleği olarak geçtiğini anlatır. Grubun diğer kurucuları ise bu fikre çok sıcak bakar ve grubun ismini Pegasus olarak belirler. Ertesi günlerde logo tasarlanır, tabelalar hazırlanır, pankartlar yapılır ve grup tam anlamıyla kurulur. Fakat bu sırada grubun kurucu üyelerinden birinin arkeoloji okuyan kız kardeşi dayanamaz ve abisine neden Pegasus'u seçtiklerini sorar. Abisi ise kardeşine "Sen nasıl arkeoloji okuyorsun bilmez misin Pegasus Ankara'nın koruyucu meleğidir" der. Kardeşi ise böyle bir şeyin olmadığını söyler ve anlaşılır ki rakı sofrasın da bu fikri ortaya atan kurucu üye bu hikayeyi tamamen uydurmuştur. Tabi ki artık geri dönüşü yoktur ve isim Pegasus olarak kalmıştır. Fakat bu üye baya bir hakarete maruz kalmıştır. Bu grubun kendini fesih etme kararı ise 2009 yılında yaşanan ve kulübe büyük etkisi olan politik olaylar olmasıydı. Pegasus dönemin başkanı Cemal Aydın'la büyük bir savaşa girmiş ve en sonunda kendilerini fesih etme kararı almışlardı. Bu dönem de Cemal Aydın kulübü borçlandırmaya başlamıştır. Asıl kavga da bu yüzden çıkmıştır. Pegasus grubu Cemal Aydın'ı kulübü gereksiz yere borçlandırmakla suçlamıştır. Gerekçeleri de kulübün yapmış olduğu transferler genel de menajerler bağlantısıyla olup menajerlere gereksiz ödemeler yapılmasıydı. Cemal Aydın bu durumu kabullenememiştir. Fakat kulübe yakın olan Pegasus'un önde gelen üyeleri bu duruma son verilmez ise yakında kulübün büyük maddi sıkıntılar yaşayacağını ve kısa zamanda bir çöküşe geçeceğini savunmuştur. Nitekim haklı da çıktılar. Fakat Cemal Aydın istifa çağrılarına kulak asmadı ve Pegasus tribününü küstürdü. Her ne kadar bu algı operasyonuna karşı direnmeye çalışsalar da, dayanamayıp kendilerini fesih etmişlerdir. Bu durum tribünlere büyük bir darbe vurmuştur çünkü Pegasus Ankaragücü'nün en büyük gruplarından biriydi. 2)Anti X; Anti-X 2004 yıllarında numaralının karşısında ki kapalı tribünde kendine yer bulmuş bir gruptur. Efsane başkanları Minti'nin önderliğinde kurulan Anti-X adından da anlaşıldığı üzere Ankaragücü dışında ki bütün takımlara karşı olduklarını belirtirler.(Bursaspor dışında) Pegasus’un aksine daha köklü olan Anti-X son yıllarda aktifliğini yitirmiştir. Hatta 2012 yılında ki son açıklamalarında uzun bir süreliğine Ankaragücü tribünlerinde ki yerlerinde olmayacaklarını açıkladılar. Bunun sebebi ise kulübün doğru kişiler tarafından yönetilmediklerine olan inançları. O gün bugündür Anti-X tribünlerde yok. Fakat zaman zaman yaptıkları açıklama ile geri dönüş sinyallerini veriyorlar. Aslında Anti-X'in geçmişine bakacak olursak ilk olarak bir dergi olarak hayatına başlamıştır. Ankaragücü tribün kültüründe yazılı basın çok önemli bir konuma sahip değildir. Fakat Anti-X üyeleri çıkardıkları dergi ile Ankaragücü taraftarını ilgisini çekmeyi başarmıştır. Bu ilgiden memnun kalan Anti-X üyeleri bu işi sonuna kadar götürme kararı almışlardı. Zamanla aldıkları destek büyümeye başladı ve kendileri Ankaragücü tribünleri tarafından tanınan yerel ünlüler haline gelmeye başladı. Bu dergilerde içerik olarak maç analizleri, tribün resimleri, tribünün önemli isimleri ile röportajlar ve taraftarlar için duyuru sayfaları mevcuttu. Yani bu dergi Ankaragüçlülerin haberleşme olanağıydı. O zamanlar internetin pek yaygın olmayışı ve sosyal medyanın henüz ortaya çıkmaması Anti-X dergisinin ekmeğine yağ sürdü. Bu tanınmışlık onlara tribünde kendilerine bir yer edinme fırsatı doğurdu ve bu şekilde Anti-X tribünlerde ki yerini almış oldu. 3)Gecekondu; Ankara’nın gecekondu mahallelerinde yaşayan gençlerin kurmuş olduğu Ankaragücü’ne hayat veren, tam anlamıyla Ankaragücü denince akıllara ilk gelen tribün grubudur. Ankara deplasmanlarını rakip takımlar için cehenneme çeviren, rakip taraftarların tribüne gelmeye çekinmelerini sağlayan, Ankara 19 Mayıs Stadyumunu her maç besteleriyle süsleyen Ankaragücü’nün olmazsa olmazıdır. Her grup gibi Gecekondu ’da yönetime tepkili olmasına rağmen onlar hiç bir zaman takımlarını yalnız bırakmadı. Yaşayan efsane Ali imdat önderliğinde her maç takımlarını desteklemeye devam ediyorlar. Gecekondu Ankaragücü için ne ifade ediyor ise Ali İmdat’ta Gecekondu için onu ifade ediyor. Her tribüncünün saygıyla baktığı, korkuyla sevdiği Ali İmdat abimiz Ankaragücü tribünlerinin en saygın kişisidir. Hatta çoğu kişi Ankaragücü başkanına duymadığı saygıyı kendisine duyar. Çünkü kendisi Sarı Lacivert renklere ölümüne önem vermiş ve yıllar boyu efendi kişiliği ile saygın bir karakter haline gelmiştir. Çoğu kişi Ankaragücü taraftarını alkolik olarak tanımlasa da Ali İmdat asla alkol kullanmamıştır. Hatta kendisi çok efendi bir aile babasıdır. Ali İmdat Ankara'nın İncesu semtinde yaşasa da kendisi aslen Rizelidir. Hatta Laz Ali olarak da bilinir. Bir Rizelinin Ankaragücü’ne bu denli bağlı olması her ne kadar şaşırtıcı olsa da kimse Ali İmdat'ın Ankaragücü sevgisini sorgulamaya gücü yetmez. Ali İmdat dışardan her ne kadar sert gözükse de tribünde ki sevecen hareketleri onun gerçek kişiliğini yansıtmaktadır. Tribünde kendi adına yapıldığı besteleri duyunca her seferinde sanki ilk defa duyuyormuşçasına utanır. Bu da onun ne kadar alçak gönüllü olduğunu gösterir. Kendisi Gecekondunun bütün kararlarının arkasında olan kişidir. Grubu fesih etmeme sebeplerinden biri de Ankaragücü’nden ayrı kalamamalarıdır. Her maç neredeyse kendileri için ayrılan kale arkası bölümünü hınca hınç doldururlar. Aralarında inanılmaz bir kardeşlik bağı vardır. Her yere beraber gider, beraber dönerler. Birbirlerini hiç yalnız bırakmazlar. Eğer aralarında birinin paraya ihtiyacı olursa hemen para toplarlar ve ihtiyaçlarını giderirler. Çok sağlam bir duygu ile birbirlerine kenetlenmişlerdir. "Biz bu şehri kale arkasından sevdik" diyerek Ankaragücü’ne olan sevgilerini sık sık dile getirirler. Gecekondu grubu 1973 yılında kurulmuş belki de Ankaragücü tribünlerinin en köklü grubudur. Kurucusu ise bilinmemektedir. Fakat yukarıda bahsettiğim gibi liderliğini uzun bir süredir Ali İmdat yapmaktadır. Gecekondu grubu diğer gruplardan farklı olarak sosyal sorumluluk projelerine de imza atmaktadır. Kendi aralarında bir dayanışma ağı kurup durumu kötü olan Ankaragüçlü ailelere yardımlar da bulunmaktadırlar. Hatta Gecekondu tribünü birbiriyle iletişimi en güçlü olan gruptur. Bu ne demek? Eğer bir şeye tepki koyacaklarsa çok güzel organize olurlar. Hatta Ankara çapında yürüyüşler yapmışlıkları vardır. Türkiye Futbol Federasyonu Ankara binasına olan yürüyüşleri buna örnektir. Ya da çoğu 10 Kasım'da toplanıp Ulus'tan Anıtkabir'e yürürler. İşte bütünü bu etmenler Gecekondu tribününü diğer gruplardan daha köklü ve daha güçlü kılar. 4)TEXAS; Aslına bakarsanız Texas Ankaragücü’ne ait bir taraftar grubu değildir. Kendileri Bursaspor taraftar grubudur fakat blogumun başında sizlere Ankaragücü Bursaspor kardeşliğinden bahsedeceğimi söylemiştim. Bence en uygun zaman ve yer burası. Bu kardeşlik yıllar öncesinde şehit düşen Abdülkerim Bayraktar sayesinde başladı. Abdülkerim ağabey Texas'ın kurucu üyelerindendi fakat üniversiteyi Ankara'da okudu. Bu yıllar süresince Ankaragücü maçlarının sıkı bir takipçisi oldu. Tribüne gele gide Ankaragücü tribünleri tarafından da sevilen bir kişilik haline geldi. Hatta tribünde önemli görevler üstlendi. O artık önce Bursasporlu sonra Ankaragüçlü idi. Fakat üniversite yılları bitti ve Abdülkerim ağabey Mardin'e vatani görevini yapmaya gitti. Acı haber geldi abimizden. Şehit düştü. Arkasında ise unutulamayacak anılar bıraktı. Bursa'da Texas grubu üyeleri cenaze töreni düzenledi. O sırada çok ilginç bir olay yaşandı. Cenaze törenine yaklaşık 100 otobüs Ankaragüçlü aniden geldi. Bursasporlular bu jestten dolayı inanılmaz duygulandılar. Ankaragüçlüler Abdülkerim ağabey bizim de ağabeyimizdi diyerek inanılmaz bir dostluk mesajı verdiler. İşte o günden sonra bu iki takım Dünya’da eşi benzeri görülmemiş bir dostluğa başladılar. İki takım arasında maç yapıldığında maçları beraber seyreder beraber desteklerler takımlarını. Kim gol atarsa atsın bütün gollere sanki kendi takımları atmışcasına sevinirler. O yüzden ben de sanki Texas’ta bizim grubumuz gibi anlattım. Aramızda fark yok. Bursa'da aynı Ankara'da. Texas'ın tarihini inceleyecek olursak tarihleri 1966-67 sezonuna dayanıyor. O döneme kadar Türk spor basını tribünlerde büyük bir kavga henüz görmemiş. Fakat o sezon Bursa Zonguldak maçında büyük olaylar çıkıyor. Basın bu olayı manşetlerine "Stadı Texas'a çevirdiler" olarak taşıyor. Bursaspor taraftarı bu lakabı benimsiyor ve Texas'ı kendilerine isim olarak alıyor. 2012 yılına kadar Güney kale arkası tribünün de faaliyet gösterdiler. Fakat tribünlerde ki ayrımcılığa bir son vermek istediler. Çünkü tribünde her kafadan bir ses çıkmaya başladı ve durum Bursaspor'un zararına olmaya başladı. Bu yüzden Bursaspor tribünleri 2012 yılında ortak bir karar aldı. Bu karara göre bütün Bursaspor tribünleri tek bir çatı altında toplanacaktı. Bursaspor Taraftar Birliği adı altında tek ve büyük bir grup kurdular. Texas'da Bursaspor'un menfaatleri doğrultusunda bu gruba dahil oldu. 2012 yılından beri Bursaspor tribünleri kararlarını tek bir ağızdan alıyor. Bu durumda onların menfaatine oluyor. Keşke Ankaragücü tribünleri de kardeşleri Bursasporlu'lar gibi bir karar alıp bu karara uysalar. O zaman büyük sorunlar çözülebilir.
Devrenin evimizde ki son maçında Kayseri Erciyes'i ağırladık. Son gittiğimiz maçta çıkan olaylardan sonra yönetimimiz taraftarın bir bölümünü stadyuma almamaya karar verdi. Bana danışacak olursanız her iki tarafın da hataları var. Misal bizler taraftarlar olarak sonuç ne olursa olsun bu kötü zamanlar da takımı başı boş bırakmayan yöneticilerimize ağır hakaretlerde bulunmamamız lazımdı. Tabi ki yönetimin de bazı lafları sineye çekip takımın en fazla desteğe ihtiyacı olduğu bu zamanlar da bizleri stada sokması lazımdı. Ümit ediyorum ki aramızdaki bu gerginlik en kısa zamanda çözülür. Çünkü cidden bu sene inandık. Bu takımın şampiyon olması lazım ama bu tarz olaylar bizi hep geriye götürdü ve ders almazsak daha da götürmeye devam edecek. Tüm yaşanan bu aksiliklere rağmen takımımız bize soğuk ortamı unutturdu ve Kayseriyi 3 golle rahat bir şekilde mağlup etti. Tabi ki şampiyonlukta ki en büyük rakibimiz Gümüşhane'nin de puan kaybetmesi bizi çok sevindirdi. İnşallah bu sene sonunda mutlu sona ulaşıp Ankara caddelerini sarı lacivert boyayıp sabahlara kadar eğlenip şampiyonluğumuzu kutluyor olacağız.
Bu hafta sonu Kayseri maçı analizi ile birlikte sürpriz röportajları sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben her ne kadar doğuştan Ankaragüçlü olsam da sizlere bu işe gönül vermiş, tribünü adeta meslek gibi gören Ankaragüçlüler ile tanıştırmak istiyorum. İlerleyen haftalarda ise büyük bir kaç sürpriz ile sizlere önemli bilgiler aktarmayı planlıyorum. Beni takipte kalın, hoşça kalın...
Stadyumdan ayrılırken tabelaya bir kez daha bakıp iç geçirdik hepimiz. Liderken içeride 3 gol yenir mi diye düşündük hepimiz. Ama olsun biliyorduk bu son değil ve şampiyonluğa giden yolda daha uzun bir zaman vardı. Ama benim için ayrı bir üzücü oldu. Kaç ay sonra ilk defa maça gelip 3 gol ile eve dönmek çok koydu bana. Neyse 2 hafta sonra yine aynı yerdeyiz dedim kendime ve stadyumdan yavaş yavaş ayrıldık. Ama yenildik diye ritüellerimizden vazgeçecek değildik. Maçlara gelenler az çok bilirler. Maç öncesi ve sonra stat çevresinde seyyar köfteciler türer. Biz bu köftelere "Tükürük Köfte" deriz. Sebebini ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Maça gelmişken yemeden dönmek olmazdı. Sıradayken köfteci abinin dediği hem üzdü hem güldürdü aslında. "3 tane yedik daha ne yiyeceksiniz?" Aslında bütün günün özeti tek cümlede saklıydı. Bu acıklı cümle sonunda 5 liraya köfte artı ayranımızı alıp sessiz sessiz yeyip uzaklaştık stat çevresinden. Sevgilimize 2 hafta sonrasına sözleştik ve evlere dağıldık.
Zorda olsa biletleri alıp stada doğru geçmeye başladık. İçeri girince cidden ne kadar özlediğimi bir kere daha anlamış oldum. Stadyumda ki olay şudur. Boş bir yer gördüğün zaman geçeceksin oraya. Zaten oturmak mümkün değildir. Ayakta olacaksın. Girer girmez de bağırmaya başlayacaksın. Zaten Gecekondu'nun tribün lideri Ali İmdat şöyle etraflıca bakar ve korkudan bağırmaya başlarsın. Ali İmdat’da hepimizin saygı duyduğu, gönlünü Ankaragücü tribünlerine kaptıran bir abimizdir. İlerleyen günlerde size Gecekondu hakkında daha fazla bilgi vereceğim zaten. Bizim için her şey güzel başlamıştı maç adına. Sanki sesimizi o gün son kez kullanacakmış gibi haykırdık tribünde. İlk golü de biz bulduk hatta. Bu olay haliyle bizi daha çok gaza getirdi. Fakat aniden ne olduğunu anlamadan 3 gol üst üste yedik. Adeta o bayram havası gitti cenaze evi havası geldi tribüne. “TARAFTAR ARTIK NE YAPSIN?” diye tempo tutulmaya başlanmıştı bile. Bir an içimden keşke yine gelmeseydim de geçen hafta ki totemi uygulasaydım dedim. Sanırım artık yeni bir uğurlu forma bulmam lazımdı. Bu skorla liderliği kaptırmıştık Gümüşhane’ye. Ama olsun ne demiştik biz? “İYİ GÜNÜNDE KÖTÜ GÜNÜNDE HEP BERABERİZ ÇÜNKÜ BİZ ANKARAGÜÇLÜYÜZ!!!”
Ulus'a yaklaşırken o acı tablo tekrar karşıladı bizi. Unutmuşuz maç günü kalabalığını. İnanılmaz bir trafik vardı Ulus'da. Arabayı park edebileceğimiz bir yer bulup yürümeye başladık. Hemen tanımadığımız taraftarlarla kaynaşıp bestelere güzel bir giriş yaptık o esnada. Zaten tribünü bu yüzden seviyorum. Görüşün, sosyal statün ne olursa olsun arma uğruna tanımadığın adamlarla kol kola girip aynı şarkıyı bağırıyorsun ya, işte anlıyorsun o zaman dünyada ki kavgaların ne kadar boş olduğunu. Daha ilk kez 10 saniye önce gördüğün adamla kol kola yürümeye başlıyorsun. Bu şekilde stadın önüne kadar geldik. Şimdi daha büyük sorunlarımız var. Bilet almak. Bizim maç biletlerimiz Süper Lig takımları gibi Passolig üzerinden satılmıyor. Hala kara düzen kağıt bilet vardır bizde. O yüzden sıraya girersiniz bilet için. Sıra dediysem aklınıza hemen Starbucks'da girdiğiniz sıralar gelmesin. Üst üste bir şekilde gişeye yanaşmaya çalışırsın. Öyle tek sıra falan yoktur. Cüssesine güvenen girer o sıraya yoksa karaborsadan sıraya girmeden alırsın biletini. Tabi biz kulüp üzerinden para kazananlara karşı olduğumuz için gişeden alıyoruz biletimizi ama cidden yorucu oluyor. Sıra çabuk bitiyor ama cidden Olimpiyatlarda güreş müsabakasına çıkmış gibi oluyorsun. Bizde 5 ayrı koldan sıraya girip sonunda biletlerimize kavuştuk.
|
AuthorMert Nejdet Çeker Archives
Ocak 2017
Categories |